Kocaeli BizimŞehir - Güncel
DİSK’ten 15-16 Haziran açıklaması: Demokrasi işçinin ekmeğidir
DİSK’ten 15-16 Haziran açıklaması: Demokrasi işçinin ekmeğidir
15-16 Haziran işçi direnişinin yıl dönümü nedeniyle DİSK bir basın açıklaması gerçekleştirdi. DİSK Bölge Temsilcisi Vedat Küçük, “Seçme ve seçilme hakkının darbe yediği bir ortamda ülkeyi yönetenler sadece kendilerine ve bir av
17 Haziran 2025 Saat: 15:47

15-16 Haziran işçi direnişinin yıl dönümü nedeniyle DİSK bir basın açıklaması gerçekleştirdi. DİSK’e bağlı sendikaların katılım sağladığı basın açıklaması İzmit İnsan Hakları Parkı’nda yapıldı. DİSK Bölge Temsilcisi Vedat Küçük’ün okuduğu basın açıklaması şöyle: “Ülke tarihinin en zor günlerinden geçiyoruz. Bir yandan ekmeğimiz küçülüyor, bir yandan tüm haklarımıza el uzatılıyor. Grev hakkı, sendika hakkı, insanca yaşama hakkı derken ve seçme ve seçilme hakkımız dahil ciddi bir tehdit ile karşı karşıya. Uluslararası sendikalara konfederasyonu verilerine göre ülkemiz işçiler için dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında yer almaya devam ediyor. Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü Konferansında Türkiye işçileri temel haklarının güvence altın olmadığı ülkeler arasında sıralanıyor.

KÖLELİK DAYATIYORLAR

Haklarımızı kaybettikçe yaşamak da zorlaşıyor. Yüksek enflasyon karşısında maaşlarımız eriyor; ekmeğimiz her gün biraz daha küçülüyor. Gelirde, vergide ve ülkede adalet her gün biraz daha bozuluyor. Zengin daha da zenginleşirken milyonlar yoksullaşıyor. Koca ülke bir avuç zengini, bir avuç yandaşı, bir avuç sermayedarı beslemek için çalışıyor, çırpınıyor ama geçinemiyor. Milyonlarca işçiye, emekçiye, emekliye yoksulluk, sömürü, adaletsizlik ve hiçbir hakkı hukuku olmayan kölelik dayatılıyor.

ADALET İŞÇİLERLE GELECEK

Hep beraber yaşadığımız bu zorlu günleri nasıl aşacağımızı ise Türkiye işçi sınıfının15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişi gösteriyor. Bugün 15-16 Haziran’ın 55’inci yıldönümünde sadece geçmişi yad etmek, yitirdiğimiz mücadele arkadaşlarımızı anmak için değil, ülkemizin şu karanlık günlerden çıkışının yolunu işaret etmek için bir aradayız. Bugünlerde en güçlü attığımız sloganlardan birinde hep beraber haykırdığımız gibi, “Hak, Hukuk Adalet İşçilerle Gelecek” demek için bir aradayız.

DİSK’İN ÖNÜNE SET ÇEKMEK İSTİYORLARDI

Evet, 15-16 Haziran ayağa kalkıp “Artık Yeter!” dediği bir direniş destanıdır. 15- 16 Haziran burjuvaziye ve burjuvazinin emrindeki iktidara nasırlı ellerin yumruğunu vurmasının simgesidir. 15-16 Haziran işçi sınıfının sadece kendi işine, aşına, ekmeğine, sendikasına, DİSK’e değil aynı zamanda ülkesine sahip çıkmak için ayağa kalkma günüdür. Hep beraber hatırlayalım, 55 yıl önce dönemin siyasi iktidarı DİSK’i fiilen ortadan kaldırmak amacıyla bir yasa tasarısı hazırladı. Getirilmek istenen yasada bir sendikanın ve konfederasyonun Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için işçilerin üçte birini üye yapması gerekecekti. Böylesine yüksek bir barajla DİSK’in önüne set çekmek istiyorlardı.

ANAYASAYI ÇİĞNEMEYİ GÖZE ALDILAR

Bu yasa tasarısı 1961 Anayasası’nda tanınan hakları yok saymaktı. O yıllarda da işçilerin haklarına ve ekmeğine el uzatmak için Anayasa’yı çiğnemeyi göze alan bir siyasi iktidar vardı. DİSK’in kapısına kilit vurmayı amaçlayan Anayasa’ya aykırı bu girişimin arkasında elbette ki patronlar vardı. Çünkü DİSK güçlendikçe, ücretler yükselmekte, işçiler yeni haklar elde etmekteydi. DİSK güçlendikçe işçi sınıfı güçleniyordu. DİSK güçlendikçe işçiler sömürü düzeninin çarklarına çomak sokuyordu. DİSK güçlendikçe işçiler iş yerlerinde ve ülkede söz ve karar sahibi oluyordu.

DİSK PATRONLARI RAHATSIZ EDİYORDU

DİSK patronları ve iktidarı rahatsız ediyordu. Çünkü DİSK 1967’deki kuruluşuyla beraber işbirlikçi, sarı sendikacılığa karşı; sermayeden, iktidardan ve siyasi partilerden bağımsız sınıf ve kitle sendikacılığı çizgisi ile güçlenmekteydi. DİSK’i yok etmek için Anayasa’ya aykırı yasal düzenlemeyi hızla hazırladılar. DİSK’in çağrılarına, çabalarına kulaklarını tıkadılar. İşçilerin tepkilerini dinlemediler. “biz yaparsak olur” dediler ama yanıldılar. Tasarının Meclis’ten geçmemesi için yaptığı girişimlerden sonuç alamayan disk, bütün işyeri temsilcileri ve yöneticilerini 14 Haziran 1970’te toplayarak eylem kararı aldı. Kurucu genel başkanımız Kemal Türkler, bu toplantıda yaptığı tarihi konuşmasında şunları söyledi:

KOL KOLA OMUZ OMUZA

“Meclis’teki kanuna karşı kısa zamanda DİSK’e bağlı bütün sendikaların hemen kendi işkollarında greve geçmesi gerekir, arkadaşlar. Biz işçiyiz, dünyada her şeyi yapan işçiler amma işçiler durduğu zaman, dünyada her şeyi yapan işçiler durdukça dünya durur arkadaşlar, uçak durur, gemi durur, fabrikalar durur, bütün vasıtalar durur. Çünkü biz işçiler buna hâkim olduğumuz müddetçe her şey de o zaman kendiliğinden halledilmiş olur.” ve Kemal Türkler’in dediği gibi oldu. 15 Haziran sabahından başlayarak sadece DİSK’li işçiler değil, örgütlü-örgütsüz tüm işçiler, kol kola omuz omuza direndi.

3 İŞÇİ YAŞAMINI YİTİRDİ

İlk olarak İzmit, Gebze ve İstanbul’dan 100 binin üzerinde işçi Ankara asfaltını keserek yürüyüşe geçti. Her adımda sayıları arttı, her kilometrede seslerine yeni sesler katıldı. Önlerine çıkan barikatlar dağıldı. Coplar, panzerler ve hatta kurşunlar işçi selini durduramadı. Bu kıvılcım Türkiye’nin diğer büyük kentlerine de ulaştı. Dönemin iktidarı işçileri dinlemek yerine susturmaya çalıştı. Açılan ateş sonucu üç işçi; Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram ve Mehmet Gıdak yaşamını yitirdi. 60 günlük sıkıyönetim ilan edildi. DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin pek çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandı ve yargılandı. 5 binin üzerinde işçi önderi işten atıldı.

İŞARET FİŞEĞİDİR

Gözünü karartan hükümet işçi kanı pahasına yasayı çıkarttı ama yasayı fiili olarak uygulayamadı. Gücümüz birliğimizden gelir diyen işçilerin kararlılığı sayesinde DİSK’in kapısına kilit vuramadı. Nitekim anayasa mahkemesi ölü doğan bu yasayı iptal etti. DİSK’in görüşleri haklı çıktı. DİSK kazandı, işçiler kazandı, halk kazandı, memleket kazandı. Bu şanlı direnişten alınacak çok ders var. Çünkü 15-16 Haziran yalnızca anılması gereken bir “tarih” değildir. 15-16 Haziran içinden geçtiğimiz karanlık dönemden çıkış için yolumuzu gösteren bir işaret fişeğidir.

EN KÖTÜ 10 ÜLKE ARASINDA

Bugün 15-16 Haziran direnişinin izinde ekmek, adalet ve hürriyet mücadelesini büyütme kararlılığımızı ifade etmek için bir aradayız. Türkiye işçi sınıfı olarak 15-16 Haziran direnişinde gösterilen birliği, dayanışmayı ve mücadeleyi örgütlemek zorundayız. Bugün de düzenin tüm çarkları emeği ucuzlatmak için dönüyor. Bugün de zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapmaya yönelik adaletsiz politikalar insafsızca uygulanıyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, Türkiye istatistik kurumu dahi suç işlemeyi göze alarak mahkeme kararlarına rağmen enflasyon sepetine yönelik sansür uygulamaya devam ediyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasındaki yerini koruyor.

GREVLER YASAKLANIYORDU

Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, barajlarla, türlü türlü hilelerle işçilerin sendikalaşması engelleniyor. Grevler övüne övüne yasaklanıyor. Sendikalaşmanın önündeki engellerle Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor.

SEFALETE MAHKUM EDİLİYORUZ

2025’in ilk beş ayında enflasyon tüm emek gelirlerinden 200 milyar TL’yi eritmişken, asgari ücretlinin cebinden 3336 TL enflasyon yüzünden eksilmişken, asgari ücrete ara zam yapılmıyor. Sermaye için vergi cenneti olan ülkemizde Mayıs 2025’te tüm ücret düzeyleri sanki zenginleşmişiz gibi %20’lik bir üst vergi dilimine giriyor. Gelirde adaletsizlik, vergide adaletsizlik ile perçinleniyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri maliyet unsuru olarak görülüyor ve işçiler önlenebilir iş kazalarında yaşamdan koparılıyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, emekliler sefalete mahkûm edilerek çalışma yaşamına devam etmeye zorlanıyor.

YARGIYI KULLANIYOR

İktidar politik rakiplerini bertaraf etmek için ülkenin döviz birikimini çarçur ederken, faizleri yüksek tutarken ekonomi yavaşlıyor, işsizlik oranları hızla artıyor. Bu adaletsiz politikalarıyla toplumsal desteğini her gün daha fazla yitiren iktidar, ayakta kalmak için siyasi rakiplerini yargı yolu ile bertaraf ediyor. Halkın iradesine saygı göstermediğini her gün ama her gün göstermeye devam ediyor. Grev hakkı, sendikalaşma hakkı, gösteri hakkı, ifade özgürlüğünden sonra seçme ve seçilme hakkımıza da el uzatılıyor.

ADALETSİZLİK BÜYÜR

Ama işçi sınıfı şu gerçeğin farkındadır: seçme ve seçilme hakkı, son kalemizdir. Demokrasi ve cumhuriyet hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm işçilerin, emekçilerin, emeklilerin kırmızıçizgisidir. Seçme ve seçilme hakkının darbe yediği bir ortamda ülkeyi yönetenler sadece kendilerine ve bir avuç ayrıcalıklı kesime çalışır. Demokrasi işçinin ekmeğidir. Siyasi rekabetin güdümlü yargı operasyonlarıyla ortadan kaldırıldığı bir ortamda yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik büyür. Tehlikede olan sadece tutuklanan ve görevden alınan siyasetçiler değildir. Tehlikede olan soframızdaki ekmektir, çocuklarımızın geleceğidir. Tehlikede olan demokrasidir, cumhuriyettir. Tehlikede olan 85 milyon insanıyla bu ülkedir. Tek kişinin ağzından çıkan her sözün ferman kabul edildiği, kimsenin karşısına aday çıkamadığı, kimsenin hakkını hukukunu arayamadığı bir düzen hepimiz için büyük bir tehdittir.

HALKTAN BÜYÜK GÜÇ YOKTUR

Demokrasiyi, cumhuriyet, toplumsal barışı ve kardeşliği tehdit eden bu girişimleri püskürtmek hepimizin ortak görevidir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve bugün milletin çok büyük bir çoğunluğu işçilerdir, emekçilerdir. Kimse kendini çok güçlü sanmasın. İşçilerden, emekçilerden, emeklilerden, gençlerden, kadınlardan, kısacası halktan büyük bir güç yoktur. 15-16 Haziran 1970 bu gerçeği herkesin gördüğü tarihi dersler içermektedir. Türkiye işçi sınıfı bu adaletsiz düzeni kendi elleriyle değiştirebilir.19 Mart’tan beri sokaklarda, meydanlarda yükselen adalet ve demokrasi mücadelesi, işçi sınıfının gelirde, vergide ve ülkede adalet talepleriyle güçlendiğinde bu gücün karşısında kimse duramaz.

DİSK ÇATISI ALTINDA

Ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üreten bizler 15-16 Haziran direnişinin ışığında birleştiğimizde ve mücadele ettiğimizde hiçbir kuvvet bizi yenemez. Evet, hiçbir kuvvet bizi yenemez ama örgütlü olduğumuzda, sendikalı olduğumuzda. İşte bu nedenle Türkiye işçi sınıfı DİSK çatısı altında birleşmeye, 15-16 Haziran direnişinin izinde mücadeleye çağırıyoruz! Gelirde, vergide, ülkede adalet için yaşasın 15-16 Haziran! Sendikal haklarımız için ve demokrasi için yaşasın 15-16 Haziran Ekmek için, adalet için, hürriyet için yaşasın 15-16 Haziran! Gücümüz birliğimizden gelir; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”