Dedemi orada bir masa üzerinde yıkamışlardı.
Çocuktum, meraklı gözle kilimin arasından ne yapıyorlar diye bakmış ve hızla geri kaçmıştım.
Aradan yıllar geçti…
Bir Müslümanın cenazesinin yıkanması gerektiğini öğrenmiştim.
Ama ne büyük zorluklarla…
Hastanelerin morgunda gassallar olur, cenaze orada yıkanıp kefenlenirdi.
Bir de kimi camilerde hocalar yıkardı.
Köylük ve kırsal alanda daha zordu.
Oralarda da kocaanalar, kocababalar bu kutsal görevi yerine getirirdi.
Ama iş sadece cenazenin yıkanması ile bitmiyordu ki…
Kefenlenmesi, mezar kazılması da gerekirdi.
Cenaze sahipleri yitirdikleri sevdiklerinin acısını yaşayamadan kefen bulmaya, mezar yeri kazdırmaya koştururdu.
Sonra sanırım Ak Parti ile başladı…
Büyükşehir Belediyeleri bu görevi üstlendi de cenaze sahipleri elini hiçbir şeye sürmeden sevdiklerine son görevlerini yerine getirdi.
Aradan yıllar geçti.
Bir gün kızlarımdan birisi dedi ki:
“Baba ben cenaze yıkamak istiyorum.”
“Tamam, ama ablanı da alıp gideceksin. Bilin ki bu dünya gelip geçici. Son nasıl oluyor ders ve ibret alırsınız.”
Büyükşehir mezarlıklar müdürü sevgili Zafer Sevil’i aradım.
Gittiler…
Sonrasında benim kızım gassal olma arzusu ile yanıp tutuşmaya başladı.
Daha 20’li yaşlarının başlarındaydı.
Çoğu kişinin adını bile bilmediği, öğrendiğinde ise neredeyse yanından kaçtığı gassallığa başladı.
Önce Asri Mezarlıkta, sonra ise Kent Mezarlığında binlerce cenaze yıkadı.
Pek çok tanıdığım insanın cenazesi onun ellerinden geçti.
Kendi babaannesine yıkadı, kefenledi.
Sonra evlendi, çocuğu olunca da, “Ben kendim yetiştirmek istiyorum” diye ayrıldı.
Ama biliyorum ki içindeki gassallık arzusu hiç bitmedi.
Ve yine inanıyorum ki, bir gün yeniden geri dönecek.
Peki bir gassal babası olarak ben neler yaşadım.
Hepimizin aklında cenazelerin hep yaşlı olduğuna dair bir izlenip vardır.
Bir gün kızım işten geldi ve bir konuda ona kızmak istedim.
“Baba, ne olur bugün benim üzerime gelme” dedi.
Birden durdum.
O gün, İzmit’te babası tarafından öldürülen 17 yaşındaki bir genç kızın cenazesini yıkamış..
“Ne kadar güzel bir kızdı” dedi yavaşça.
O günden sonra da bir daha hiç kızmadım ona.
Oysa bize anlatmadığı ne kadar çok yanmış, yakılmış…
Başta trafik olmak üzere çeşitli kazalarda feci bir şekilde hayatını kaybetmiş insanlara…
Daha süt kuzusu bebeklere…
Oyun çağındaki çocuklara…
Bizlerin bakmaya doyamayacağı canlara dinimizin emrini yerine getirmişti.
Evet…
Dünya fani…
Hiç aklımıza gelmeyeceği bir anda bu hayattan çekip gideceğiz.
Evet işte o an birileri, hiç tanımadığımız birileri gelip cenazemizi yıkayacak, kefenleyecek…
İsimlerini bilmesek de, hiç görmesek de o birileri İslamiyet var oldukça bu kutsal görevi yerine getirecek.
Yani Gassallar hep var olacak.
Ve bir gün mutlaka ellerine düşeceğiz.