"Geçmiş olsun Kocaeli"

SP Kocaeli İl Başkan Yardımcısı Kayın, basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Geçtiğimiz günlerde Derince TMO silolarında yaşanan patlama dolayısıyla tüm Kocaeli halkına ve yaralı olarak kurtarılan kardeşlerimize Saadet Partisi adına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Patlamadan sonra tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden genç kardeşim Ekrem Kalkan’a Allahtan rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum. Kocaeli, İstanbul’dan sonra ülke maliyesine en fazla katkı sunan ikinci vilayet olduğu halde bu katkının karşılığını alamayan ve sanayi tesislerinden kaynaklı bir çok riski de üzerinde taşıyan bir ildir. İş güvenliği konusunda gerekli tedbirlerin alınmaması dolayısıyla yaşanan ve her yıl artarak, geçen yıl 1843 can kaybı ile sonuçlanan iş kazaları ülkemiz açısından büyük bir acziyet göstergesidir. Zam ve vergi düzenlemelerinde hızına yetişilemeyen iktidar, 2012 yılında çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 12 yıla yakındır ertelenen ve uygulamaya girmeyen maddeleri konusunda maalesef bir umursamazlık hikayesi yazmaktadır.

Başıboş denetimsiz iş ortamlarının son bulması için hükümetin çözüme yönelik adımları ivedilikle atması beklenmektedir.

"Vurgun düzeni kalıcı hale getirilmiştir"

Değerli arkadaşlar, 3Y ile, yoksullukla, yolsuzluklarla ve yasaklarla mücadele edeceğiz diyerek iktidara gelen Ak Parti, bırakın mücadeleyi bunlarla özdeşleşen bir politik kimliğe bürünmüş, bu kimlikle ekonomik adaletsizliği ve vurgun düzenini kalıcı hale getirmiştir. Kur korumalı mevduat hesaplarıyla devlet eliyle havadan para kazandırılan güruha yapılan bu kıyak yetmiyormuş gibi bir de buradan elde edilen kazancın vergiden muaf bırakılması vurgun düzeninin legalleştirilmiş halinin en güzel örneğidir.

"Milletin değil, 5’li çetenin iktidarı…"

5’li çete şirketlerinin borçlarının bir kısmını silen, bir kısmını 25 yılla yapılandıran, dolar borçlarını TL’ye çevirerek milyonlarca dolar kamu zararına sebep olan, Kuzey Anadolu Otoyolundaki garanti geçiş sayısını dünyanın tüm arabaları gelse dahi dolduramayacak seviyeye çıkartan iktidar, bu vurgun düzeninin adeta taşeronu olmuştur. Aynı çetelere taahhüt edilen garanti paraları tavizsiz ödeyerek milleti her geçen gün daha da fakirleştiren bu iktidarın rantiyenin iktidarı olduğu artık çok net değil midir arkadaşlar?

1,5 milyar dolara mal edilen Osman Gazi Köprüsü için 7 yılda 4,5 milyar dolar para ödenmesi ve bu ödemelerin 2035 yılına kadar sürecek olması her şeyin özeti gibidir. Bu ödeme tablosu, köprünün iki yılda kendi kaynaklarımız ile tamamlanabileceğinin de kanıtıdır. Daha doğrusu vurgun düzeninin ispatıdır. Böyle bir ihaneti insanın aklının havsalasının alması mümkün değildir. Daha da acısı, aklımızla alay edercesine bu yap işlet hüplet modelini hazineden para çıkmadığı şeklinde savunabilmeleridir.

"Muhafazakarlık kamuflajlı yolsuzluk düzeni…"

Kıymetli basın mensupları, bu kadar net bir tablo ortada dururken anlamakta zorlanılan konu mütedeyyin kardeşlerimizin Ak Parti ile bağlarını hala koparamamış olmasıdır. Ak Partinin kutsal kavramları muhafazakarlık kamuflajıyla takdim ederek yolsuzluğu kalıcı hale getirdiğini anlamak için bu kardeşlerimiz acaba nasıl bir aydınlanma beklemektedir? Sormamız gerekiyor. Ak Partili kardeşlerim ezan, kuran, bayrak, beka gibi söylemlerle, Ayasofya’da seçim arifesinde yapılan bir dua ile “tavşana kaç, tazıyı tut” misali yolsuzluk düzenine bilerek ya da bilmeyerek hizmet ettiklerini acaba ne zaman anlayacaklardır? Bu talan ve vurgun düzenine payanda olmanın hesabını ahirette nasıl vereceklerdir?

Benzer bir garanti iş zararı dolayısıyla Yuvacık Barajını dillerinden düşürmeyen Ak Partili eski siyasiler, acaba şimdi neredesiniz? O zamanki karşı çıkış ilkesel ise bu günkü suskunluğunuz neyin nesidir?

"Sata sata bitiremediler"

Arkadaşlar, bu tek adam rejiminden bizleri mutlu edecek bir gelişme beklemek gerçekten hayaldir. Artık her icraatları, beceriksizlik organizasyonuna dönüştüklerinin ikrarı olmuş bu iktidardan gelen en son kötücül haber maalesef toprak satışı olmuştur. Bu millet 2023 yılında dakikada 8,2 milyon vergi ödemeye devam ettiği halde bu beceriksiz hükümetçe bütçenin iki yakası bir araya getirilemiyor olacak ki, 30 bin kilometrekare üzerinde vatan toprağı satışa çıkarılmıştır. Fabrikaları sattılar. Vatandaşlıkları sattılar. Şimdi de Belçika, Slovenya gibi ülkelerden daha büyük bir alanı, ağırlıklı olarak turistik bölgelerdeki hazine arazilerini satıyorlar.Bilinmelidir ki, ülke toprağını satanların, Akbelen’de olduğu gibi ormanları talan ettirenlerin, yerlilikten ve millilikten bahsetmeye hakları yoktur.

"Diyanet, bildiğimiz gibi…"

Kıymetli arkadaşlar, bütün bunlar olup biterken bu haramzadeliğe, bu kamu malı emanetine yapılan ihanete gıkı çıkmayan Diyanet’in milletin “günaydın” demesine fetva yetiştirmesi de başka bir rezalettir. Kurumundaki adaleti bile sağlayamayan, mensuplarını haksızlığa uğratan bir Diyanet İşleri Başkanından yöneticileri muhasebe etmesi, onların yanlışlarını söylemesi elbette beklenemez. Camilerde toplanan paraların kasası olan Diyanet Vakfından harcama yapmadığından ve standart dışı etiketiyle dışlanan bir müftüyü intihar etme aşamasına getiren haksızlıklar silsilesine seyirci kalan idareciler, “seni kılıcımızla düzeltiriz ey Ömer” onurlu çıkışını elbette sergileyemezler.

"Olgular, algıları çürütüyor"

Değerli arkadaşlar, toplumsal huzur her geçen gün yok edildiği halde hükümet algı yönetimiyle pembe tablolar çizmeye devam etmektedir. Gerekli önlemleri almadan % 25 sınırlamasıyla kira sorununu çözdüğüne zanneden iktidarı, maalesef ölümlerle de sonuçlanan ev sahibi kiracı kavgaları gibi olgusal gerçekler yalanlamaktadır. Milletimizin, yerel seçimlerde ferasetiyle bu algı yönetimine önemli bir ders vereceğine inanıyoruz.

Saadet Partisi olarak, bizler de olguları, hakikatleri, nasıl bir vurgun düzeninde yaşadığımızı anlatmaya ve adil bir düzenin olmadığı yerde huzurun olmayacağını haykırmaya bugün de yarın da devam edeceğiz."