Güncel

İngilizlere unutulmaz hezimet yaşattı

Çanakkale gibi büyük bir zaferi bize armağan eden kahramanların ne yazık ki çoğunun adı unutuldu gitti. Size o büyük zaferde çok ama çok büyük bir emeği olan bir hemşerimizi anlatmak istiyorum. Kısaca hikayeleştirdim.

19 Mart 2018 Saat: 00:09
İngilizlere unutulmaz hezimet yaşattı
İngilizlere unutulmaz hezimet yaşattı

ALİ HAYDAR VE GOLİATH

Emir subayı kapıyı hafifçe vurarak içeri girdi ve hazır ol konumuna geçerek:

-Yüzbaşı Ahmet Saffet geldi paşam.

Çalışma masasından başını hafifçe kaldıran Cevat Paşa:

-Buyursunlar.

Bahriye Nazırı’nın odasına giren kıdemli Yüzbaşı, sert bir asker selamı vererek:

-Beni emretmişsiniz paşam.

-Oturunuz Süvari bey.

Cevat Paşa elindeki kalemi Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nı gösteren haritanın üzerine bırakarak geriye doğru yaslandı ve usul usul konuşarak:

-Saffet Yüzbaşı, Gelibolu’da savaş çok çetin geçiyor. Düşman gemileri tabyalarımızı gece gündüz vuruyor. Direncimiz kırılmak üzere. Elimizdeki tek torpido gemisi ise sizin komutanızda. Özellikle İngilizlerin en büyük savaş gemileri Goliath veya Cornwallis’i bir an önce durdurmamız gerekiyor.

Muavenet-i Milliye torpido gemisinin süvari kaptanı Yüzbaşı Ahmet Saffet, yerinden kalkarak masadaki haritanın başına eğildi, küçük bir incelemeden sonra..:

-Paşam, müsaadenizle boğaza bir de karadan bakmak istiyorum. İnşallah, bu görevi de başaracak, düşmana unutamayacağı bir yenilgi yaşatacağız.

-İnşallah Yüzbaşı, size inanıyor ve güveniyorum.

****

Yüzbaşı Ahmet Saffet, atına atladığı gibi boğaz kenarındaki en küçük koya kadar giderek keşif yaptı. Mayıs Ayı’nın 10’una gelinmiş, havalar ısınmaya başlamıştı. Yüzbaşı, sarp tepelerden birine çıkarak boğazın hemen girişinde bulunan devasa İngiliz ve Fransız donanmasını inceledi. Dönemin en büyük savaş gemileri Osmanlı’ya son darbeyi vurmak, Çanakkale Boğazı’nı geçerek başkent İstanbul’u işgal etmek istiyordu.

O sıra boğazın içlerine kadar ilerlemiş Goliath’ı gördü. Namlularını kıyıya çevirmiş, Mehmetçiğin üzerine ve Seddü’l-Bahir cephesine ölüm yağdırıyor, adeta ateş kusuyordu.

Kendi gemisinin neredeyse yirmi katı büyüklüğünde, içinde 750 asker bulunan, tamamı çelik zırhla kaplı yüzen bir kale gibi duran Goliath, Yüzbaşı Saffet Bey’in tam karşısındaydı.

İngilizler, Goliath ile büyük gurur duyuyordu. 1915 yılında ondan daha büyük, daha modern bir savaş gemisi hiçbir ülkede yoktu.

Saffet Bey, gerekli incelemeyi yaptıktan sonra atının dizginlerini çekti, hızla torpido gemisine doğru yola koyuldu.

****

Muavenet-i Milliye torpidosunda hummalı bir çalışma vardı. Askerler geminin gövdesiyle birlikte lombozlarını bile siyaha boyamış, güvertedeki tüm ışıkları kapatmış, tam bir karartma uygulamıştı.

Yüzbaşı Ahmet Saffet gemisinde görevli 25 bahriyeliyi karşısına aldı ve:

-Kardeşlerim. Osmanlı’nın şanlı askeri, Barbaros Hayrettin’in torunları. Çanakkale bizim varoluş savaşımızdır. Ya bin yıldır vatan bellediğimiz, atalarımızın canlarıyla bize emanet ettiği bu aziz vatanı kanımızın son damlasına kadar savunacak, ya da vatanımız, namusumuz, ırzımız elimizden gidecektir. Büyük Türk milletini bu topraklardan silmek istiyorlar. Bize son derece önemli bir görev verilmiştir. Bu yolun sonunda ya şehit olacağız ya da düşmana zilleti tattıracağız. Hepinize güveniyorum. İnşallah sefer bizim, zafer Allah’ın olacaktır. Rabbim bizi aziz ve muzaffer eylesin.

Güvertedeki tüm askerler kumandanlarının konuşmasını bitirmesiyle birlikte, ‘Allah’u Ekber’ diye hep birlikte tekbir getirerek görev yerine doğru giderken Saffet Yüzbaşı:

-Ali Haydar, sen kal biraz. Seninle konuşacaklarım var.

-Emredersiniz kumandanım.

Süvari kaptan ile torpido zabiti Ali Haydar birlikte geminin alt bölümüne indi. Muavenet-i Milliye’de ikisi ön tarafta ikisi arka tarafta dört torpil atacak kovanağızı bulunuyordu.

-Hazırlıklar ne alemde Ali?

-Her şey emrettiğiniz gibi kumandanım. Gemideki tüm ağırlıkları boşalttık. Kömürü ve yağı sadece gidip dönecek kadar bıraktık. Yanımıza 4 torpil aldık. Her birinin bakımı titizlikle yapıldı. Her an ateşe hazırız.

-Alâ. Bu gece yola çıkıyoruz. En uygun zamanı kollayıp düşmana aniden saldırmamız gerekiyor. Bizi görmeden işlerini bitirmeliyiz.

-Siz merak etmeyin kumandanım. Allah’ın izniyle onları Çanakkale Boğazı’nın serin sularına, derinliklerine gömeceğiz. Vatanımıza saldıracaklarına pişman olacaklar.

****

Muavenet-i Milliye torpidosu akşam ezanı okunmadan gün batımına yakın ağır ağır demir aldı. Sanki üzerine yüklenmiş büyük sorumluluğu biliyor gibiydi.

Küçük gemideki denizciler, sefere çıkmadan önce abdestlerini tazeleyerek son defa Kuran-‘ı Kerim okudu. Özellikle Bakara Suresi’ndeki 251’nci ayet dillerindeydi, “Derken Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Dâvut, Câlut’u öldürdü, Allah ona hükümdarlık ve hikmet verdi ve dilediği birçok şey öğretti.”

Öyle ya; Davut Aleyhisselam da Goliath ile savaşıp onun ordusunu yenmemiş miydi? Ayetin verdiği güç, Muavenet-i Milliye Torpidosu’ndaki tüm askerlerin maneviyatını yükseltti.

Mayıs ayının 12’sini 13’üne bağlayan gecede adeta büyük bir mucize yaşandı. O ana kadar açık olan hava giderek kararmaya, yağmur dolu kara bulutlar semaya doluşmaya başladı. Yıldızlar bile görünmez olmuştu sanki.

Gemideki her asker adeta nefesini tutmuş, biraz sonra yaşayacakları büyük anı sabırsızlıkla bekliyordu.

Torpido, bacasından ateş çıkmaması için yedi deniz mili hızla durgun denizin üzerinde sessizce ilerlerken Saffet Yüzbaşı kumanda odasında tüm dikkatini önündeki haritaya verdi.

Soğanlıkderesi Koyuna girdiklerinde kayalıklara aldırış etmeden kıyıya iyice yanaştı. Düşmanın kendilerini görmesini istemiyordu. Karanfil Tepe’nin denize uzanan burnunun arkasına saklanarak geceyi beklemeye başladı.

Bu arada düşman gemilerinin ışıldakları gökyüzünü ve denizi aydınlatmaya, taramaya başladı. Koyun iç kısımlarında oldukları için Muavenet’i göremedi.

Yüzbaşı Ahmet Saffet saatini kontrol etti. Gece yarısına daha 4 saat gibi bir zaman vardı. Saldırı planını son bir kez daha gözden geçirdi. Saat 12’den sonra düşman gemilerinde vardiya ve nöbet değişimi vardı. Görevi bırakanlar hemen yatmaya gidecek, yerlerine gelenler ise uyku mahmuru olacaktı.

‘Tam zamanı’ diye düşündükten sonra büyük bir içtenlik, ihlas ve samimiyetle, ‘Allah’ım bizleri utandırma. Vatan için bir canımız var onu da bu gece verelim, ama düşmanı da yenilgiye uğratalım’ dedi.

Bu arada geminin alt bölümünde Ali Haydar torpillerin başındaydı. Sanki bir çocuk sever gibi dokunuyor, onları okşuyordu.

Çanakkale Savaşı’nın akışını değiştirecek, tarihimize altın harflerle yazılacak büyük bir zaferden habersiz Allah’a dua ediyor, Enfal Suresi 17’nci ayette yer alan, “(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir” satırlarını okuyordu.

***

Vakit sanki geçmek bilmiyordu. Her an bir düşman gemisi tarafından görülme, başarısız olma düşüncesi Saffet Yüzbaşı’nın huzurunu kaçırdı. Torpido odasına yeni bir emir gönderdi.

-Torpillere ağ makası takılmasın Ali Haydar. 1.200 metre mesafe, 34 mil sürat ve 2 metre derinliğe ayarlansın.

-Emredersiniz kumandanım.

Emri alan Ali Haydar, gerekli kontrolleri yaptı. Artık iş sadece torpidoları yuvasına yerleştirip ateş etmeye kalmıştı.

Kumanda odasında saatini son kez kontrol eden Yüzbaşı’nın emri üzerine torpido gemisi Soğanlıkdere Koyu’ndan kalkarak yeniden harekete geçti. Çok yavaş seyrediyordu. Kıyıyı adeta sıyırarak Morto Koyu’na girdi, sağ yanını ince uzun burna iyice yasladı.

Koydan çıkar çıkmaz düşman donanmasıyla karşı karşıya kalacaklardı. Saat gece yarısını bir müddet geçtikten sonra Saffet Yüzbaşı hareket emrini verdi.

Muavenet-i Milliye torpidosu Morto Koyu’ndan usulca çıktı. Gökte rüzgar esmiyor, yerde yaprak kımıldamıyordu.

Çanakkale Boğazı, Truva Savaşı’ndan sonra bir kere daha tarihi ana şahitlik edecekti. Torpido gemisindeki 25 Türk denizcisi tek yürek olmuş, düşman gemisinin üzerine şahin gibi çökecekti.

Boğazın ortasına doğru hançer gibi uzanan Morta burnunu geçer geçmez bir mil uzaktaki devasa karartıyı gören Saffet Yüzbaşı dürbünü eline aldı.

Evet, mağrur İngilizlerin en güvendiği Goliath zırhlısı tam karşılarındaydı. Muavenet, sessizce düşmana doğru yaklaşmaya başladı. Aradaki mesafe giderek kapanıyor, torpil mesafesine giriliyordu.

Yüzbaşı, sefere çıkmadan önce askerlerine, ‘Fark edildiğimiz an torpili atıp geri dönmemiz için sadece beş dakikamız var. Ne yapacaksak bu arada yapmamız lazım. Biz dinimiz ve vatanımız uğruna şehit olmaya da hazırız’ demişti.

****

Çanakkale Boğazı’nın girişindeki diğer İngiliz ve Fransız gemileri projektörlerle denizi tarıyor, aydınlatma fişeği atıyordu. Ancak koyu yağmur bulutlarının iyice kararttığı gece, küçük torpido gemisini adeta görünmez kılıyordu. Bir ara devriye gezen düşmanın karakol gemisi Muavenet’e 600 metre kadar yaklaşmasına rağmen karanlıkta fark edemedi.

Kumanda odasından kıç güvertesine inen Saffet Yüzbaşı, yüzlerini göremese de gemide herkesin nefesini tuttuğunu hissetti.

Muavenet, kendisinden emin şekilde adeta büyük bir tevekkülle arayı kapatırken aniden Goliath’ın sinyal ışığı yandı, projektörle parolayı sordu.

Torpili fırlatmak için yeterli mesafeye henüz yaklaşılmamıştı. Saatler 01.10’u gösteriyordu. Muavenet suskundu.

Goliath’tan bir kere daha parola sorusu geldi. Ancak koca zırhlıda alarmlar çalmadı. Anlaşılan nöbetçi İngiliz subayı, Türklerin gecenin bir yarısında burunlarının dibine kadar geleceğini, bu kadar cesaretli ve çılgın olacağını düşünemedi.

Yüzbaşı’nın işaretiyle Muavenet’in ışıkçısı aksanlı İngilizcesiyle cevap verdi:

-Büyük bir haber getiriyoruz.

Goliath’ta hala bir hareket yoktu. Büyük bir ihtimalle verilen cevabın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Bir kere daha sordu, aldığı cevap aynıydı.

-Büyük bir haber getiriyoruz.

***

Domuzdere Tabyası’da geçildikten sonra Saffet Yüzbaşı aradaki mesafenin yeterli olduğunu görerek serdümene, ‘İskele alabanda’ emrini verdi.

Küçük gemi yavaşça yönünü değiştirirken Ali Haydar ise torpido odasında heyecanla Yüzbaşı’nın komutunu bekliyordu.

Morta Koyu’nda dualar eşliğinde torpilleri yuvasına yerleştirmiş, eli tetikte, hazırdı.

Saffet Yüzbaşı kısa süre sonra suskunluğunu bozdu, gür sesiyle:

-Ateş Ya Ali, Ya Haydar.

Ali Haydar elini mekanizmaya götürdü, ‘Ya Allah Bismillah. Bu benim elim değil, Fatma’nın elidir’ diyerek ilk torpili fırlattı.

Islık çalarak kovanından fırlayan torpil Çanakkale Boğazı’nın sakin sularını yararak ilerlerken Ali Haydar bir kere daha, ‘Ya Allah Bismillah’ diyerek ikinci torpili ateşledi.

Saffet Yüzbaşı ve mürettebat büyük bir hızla peş peşe giden iki torpili nefeslerini tutarak izliyordu.

Sanki zaman durmuştu. Değirmen Burnu, Namazgah, Ertuğrul, Mecidiye, Hamidiye tabyalarındaki, Seddül Bahir, Kirte, Alçıtepe, Arıburnu, Anafartalar, Conk Bayırı cephelerindeki on binlerce Mehmetçiğin, Anadolu’da yüz binlerce kadının, erkeğin, çocuğun, ihtiyarın duası torpillerle birleşmiş, Goliath’a gidiyordu.

***

Aman Allahım! O ne muazzam bir gürültüydü öyle.

Birinci torpil Goliath’ın burnuna yakın kaptan köşkünün hemen dibinde patladı, gökyüzüne büyük bir alev topu yükseldi.

İkinci torpil ise son darbeyi vurdu. Akabinde Goliath’tan acı bir çığlık duyuldu. Zırhla kaplı dev gemi kısa sürede ikiye bölündü ve süratle batmaya başladı.

Son bir çırpınışla güverteye çıkan İngiliz askerleri denize atlayarak canını kurtarmaya çalışıyordu. Yenilmez denilen donanmanın en büyük gemisi, içindeki 500 askerle Çanakkale Boğazı’nın derinliklerine süzüldü.

O an Saffet Yüzbaşı, Ali Haydar’a sarıldı. İkisinin gözlerinden sicim gibi inen yaşlara siperlerdeki Mehmetçiğin, bir ulusun hatta bir ümmetin gözyaşları karışıyor, gelecekteki büyük bir zafere ilk adımı atmanın sevinci yaşanıyordu.

Düşman geldiği gibi gidecek ve tarihe şu notu düşecekti.

‘ÇANAKKALE GEÇİLMEZ’

Şehitlerimizin ruhu şad olsun.

****

 

Not: Ali Haydar, İzmit Belediyesi’nde 1952-54 yılları arasında başkanlık yaptı. Çocukları, Fethiye Caddesi’nde inşa ettirdiği iş hanına, soy ismini; ‘Öztalay’ adını verdi.

YORUMLAR

 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
Bu Habere 2 yorum yapılmıştır
deniz yüksel 19.03.2018 13:22
Tebrik ler gerçek kahramanların yaptıklarını anlatmışsınız.Allah tümüne rahmet eğlesin huzur içinde yatırsın..
Cimen Yuksel 19.03.2018 13:20
Cok tesekkur ederim hem kendi adıma hem ailem adına Sevgili Erdal Sertel ve Kocaeli Bizim Sehir ekibine..Kaleminize ve emeginize saglık.. Dogru Ne yazıktır ki yıllardır mucadele ediyorum Sehrimizin Kurtulus Savasında Onemi olan Degerleri icin bunlardan birisi de dedem Yzb Ali Haydar Bey evet ama basaramadım galiba tek basıma Fethiye caddesindeki buyudugum bahceli evin tas yıgınına donmesi adının OZTALAY olması zaten bu nedenledir Dedeme vefa adını koruyabilmek Tabii gonul isterdi ki Sehrin ust duzeyleri bir duraga bir sokaga Yuzbası Ali Haydar diyebilseydiler onurlandırsalardı Sehrimiz var oldukca Yasayan bir Isim olsaydı ama maalesef VEFA Hassasiyet gibi Insani Duyguların yerini yasadgımız dunyada MADDE almıs durumda..
 

Kocaeli BizimŞehir Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız